NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
عَنْ مَالِكٍ
عَنْ
سُهَيْلِ
بْنِ أَبِي صَالِحٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
أَنَّ سَعْدَ
بْنَ
عُبَادَةَ
قَالَ
لِرَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَرَأَيْتَ
لَوْ
وَجَدْتُ
مَعَ
امْرَأَتِي
رَجُلًا أُمْهِلُهُ
حَتَّى آتِيَ
بِأَرْبَعَةِ
شُهَدَاءَ
قَالَ نَعَمْ
Ebu Hureyre (r.a) den;
şöyle dedi: Sa'd b. Ubâde, Rasûlullah (s.a.v)'e;
"Hanımımla birlikte
bir erkek bulsam, dört şahit getirinceye kadar ona mühlet mi vermeliyim? (Ne
dersin?)" dedi. Rasûlullah (s.a.v):
"Evet"
buyurdu.
İzah:
Müslim, Liân
Hadisin, Sahih-i
Müslim'deki rivayetinde Rasûlullah (s a v) in: "Şüphesiz Sa'd gayretli
(kıskanç) dir. Ama ben ondan kıskancım, Allah da benden daha kıskançtır"
buyurduğu zikredilmiştir.
Metinde gördüğümüz
gibi, Sa'd b. Ubâde (r.a) Hz. Nebi (s.a.v) e; hanımını yabancı bir erkekle
yakalayan kişinin onu öldürüp öldüremeyeceğini sormuş, Rasûlullah'da;
"Hayır" cevâbını vermiştir. Bunun üzerine Sa'd efendimize;
"Sana hak dinle ikramda bulunan Allah'a yemin ederim ki öldürür"
demiştir. Tabi bu, Rasûlullah'in verdiği bir hükme karşı çıkmak değil, bu
durumla karşı karşıya kalan birisinin sabredemeyip cinayet işleyebileceğine
ihsasla efendimiz ruhsat vermeyince susmuş, edep dairesinin dışına çıkmamıştır.
Hz. Nebi (s.a.v) in,
Sa'd için: "Şu büyüğünüzün dediğine kulak verin" buyurması,
Aliyyûl-Kâri'nin dediğine göre, Sa'd için bir özür beyanı ve onun söylediğinin
sırf gayretinden dolayı olduğuna dikkat çekmektir. Yoksa birisini öldüren
kişiyi övmek değildir.
Üzerinde durduğumuz
hadis-i şerifler, karısının yanında yabancı bir erkek bulan kişinin, onu
öfdüremeyeceğine delâlet etmektedir. 4417 numaralı hadis-i şerifi izah
ederken, Hz. Ömer (r.a) in bir haberine istinaden, hanımı ile zina halinde iken
birisini yakalayan kişinin, her ikisini de öldürmesi hâlinde kendisine kısas
uygulanmayacağını, İbn Kudâme'nin Muğnî'sinden nakletmiştik.
Hz. Ali ise, katilin
dört şahit getirememesi hâlinde kısas uygulanacağını söylemiştir. İmâm Şafiî
de, Hz. Ali'nin bu sözüne işaret ettikten sonra, "Biz de bunu
alırız" demiştir. Ancak İmâm Şafiî (r.a) bu durumla karşılaşan birisinin,
muhsan olmaları hâlinde karısı ile zina etliği erkeği öldüren kişinin Allah
katında mes'ul olmayacağım ama kısasian kurtulamayacağını söyler.
Ahmed b. Hanbel'e göre ise,
şayet adamı öldüren kişi onları zina halinde iken yakaladığına dair şahit
getirirse maktulün kanı hederdir. Ebû Sevr ve İshâk da aynı görüştedir. Bu
konuya 4417 nolu hadiste temas etmiştik.
İmam Nevevî, birisini
öldürüp de sonra onu karısı ile birlikte bulduğunu iddia eden kişi konusunda
ulemânın ihtilâf ettiğine işaret ettikten sonra, Cumhura göre beyyine
getiremediği yada maktulün vârisleri ikrar etmedikleri takdirde iddiasının
kabul edilmeyip kendisine kısas tatbîk edileceğini ama, Allah katında
kendisine bir mes'ûliyet teretüp etmediğini söyler.
Nevevî'nin bildirdiğine
göre bazı Şâfiîler; Sultanın emri olmadan muhsan bir zânîyi öldüren kişi
mutlaka kısas edilir. Ancak Nevevî önceki görüşü daha sahih bulur.